-Çiçek ve Tilki-
Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens adlı kitabında
sevgi, aşk, dostluğu en çok öne çıkaran bölümler tilki ve çiçeğin Küçük Prens’le
yaşadıklarıdır. Küçük Prens, çok sevdiği çiçeğinin eşsiz olduğuna inanmaktayken
kendini bir gül bahçesinin önünde bulur. Bunun üzerine yanıldığını, çiçeğinin
sıradan olduğunu düşünerek ağlamaya başlar. Bu sırada tilki gelir. Tilki,
arkadaş arayan ve yapayalnız olduğunu hisseden Küçük Prens’e kendisini tanıtır.
Daha sonra da ona yalnızca evcilleştirilen şeylerin tanılıp sevilebileceğini
anlatır; ona kendisini evcilleştirmesi için yalvarır. Böylece Küçük Prens’le
tilki, aslında duygulardan tamamen soyur olan bir törenle, dost olurlar.
Kitapta dostluk “karşılıklı evcilleştirme” gibi tanıtılmış ve basit bir
seremoniye indirgenmiştir ancak hissettirdikleri hala aynı ve son derece
gerçektir.

-Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik
değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş ne de siz kimseyi
evcilleştirmişsiniz. Tikim eskiden nasıldı, öylesiniz.. O da önceleri
tilkilerden bir tilkiydi. Ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane…
Güzelsiniz ama boşsunuz. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen
herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile, o tek başına
topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örtüğüm odur, rüzgardan koruduğum
odur…yakınmasına, susmasına hatta böbürlenmesine kulak verdiğim odur. Çünkü
benim gülümdür o.
Olayın devamında –Küçük Prens ve tilki ayrılamazlarken-
tilki ona gülünden sorumlu olduğunu çünkü onu artık sahiplenmiş olduğunu
açıklar. Sevdiklerimizden, dostlarımızdan sorumluyuzdur aslında. Davranışlarını
değiştirme zorunluluğumuz olmasa da –hatta onları oldukları gibi sevsek de-
onlara özen göstermek, sevdiğimizi bilmelerini, daha da ötesinde bunu
hissetmelerini sağlamak sorumluluğumuzdur. Bir evcilleştirme seremonisi gibi bu
görev de karşılıklıdır.
Kaynakça
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder